Sunday, December 09, 2007

Trenler-2 ve Müzik ve Trenler Rüya Görür Önermesi

Trenlerin sesiyle büyüdüğüm göz önünde tutulursa zihnimde sürekli bir tren gürültüsü olduğu ve tren sesine karşı hassas bir ruh taşıdığım kabul edilmeli. Tren gürültüsü aslında yanlış bir ifade olur, zira tren gürültülü değil harmonik bir araçtır. Tren sesi o kadar çok cümle ve melodi içerir ki… Bazen uzun uzun konuştuğum olurdu bu sesin yönlendirmesiyle. Tabiî ki harmonisine ayak uydurarak yavaş ve melodili bir konuşma. Sinirliysem aklınıza gelebilecek en galiz sövgüler trenin melodilerinde beste bulurdu. Bazen bildik bir şarkının ta kendisi olurdu tren sesi. Tren çeşitlerine uygun makamlar doğal olarak repertuvarımda oluşmuştu. Çok hızlı yolcu treni melodisi: Yoldan geçerken duyduğunuz sunturlu bir sövgü. Yavaş geçen çok vagonlu posta treni. Acele konuşan bir kadın ve kelimelerin uçuştuğu bir melodi. Benim en sevdiğim makam ağır aksak yüz vagonlu yük trenlerinin hiç bitmeyecekmişçesine geçerken ki ben yatağımda olurdum genelde, beni derin hülyalara salan melodisi. Acelesiz ve aheste aheste bir melodi. Her şeyi konuşabileceğim bir makamdı vesselam.

Müzik yeteneksizliğim acaba tren sesinden mi kaynaklanıyor diye düşünmüşümdür. Düzgün bir melodi çıkaramamak hep büyük bir mesele olmuştur, benim için. Söyleyebildiğim, birkaç şarkının nakaratlarından öteye gitmez. Ama müzik dinlemekten zevk almamı sağlayan, adeta müziğin konuştuğunu hissetmem sanırsam yine trenden kaynaklanır. Benim için müzik tren sesinin daha karmaşık ve incelmiş bir halidir desem belki abartmış olurum, lakin zaman zaman bunu düşünmekten kendimi alamam. Açıkçası tren gibi bir enstrümanla müziğe giriş yapmışsanız eziliyorsunuz. Bir türlü kendi sesinizi yükseltmeyi beceremiyor ve dinlemeye mahkûm oluyorsunuz. Hoş, şikâyetçi değilim durumumdan, hatta yalnız zamanlarımda ki bende bol, şarkı mırıldanmalarım fazladır. Fakat bundan daha da ilginci benim müziği giden, yolculuk yapan somut bir nesne olarak algılamamdır asıl mesele. Binlerce kelimeyi etrafına saça saça uzaklaşan ve gittiği yeri merak etmeme, elimde kalan kelimeleri neyapacağımışaşırtan, garip bir duygu yaratır müzik bende. Özellikle enstrümetal müzikler. Sözlü müzikler bende bir kavga hissi oluşturur, araya giren birileri, huzursuzluğumsuluklar… (Türkçeye katkım inkâr edilemez doktor!). Ama güzel seslerin kavgası güzel olur. Sonra bir de enstrümandan farkı olmayan sesler vardır ki, sözler ve müzik beraber akar uzaklaşır.(Misal, Alaattin Yavaşça, Cem Karaca)

Trenler ve müzik arasındaki bu ilişki bilim adamlarınca tabi ki gereksiz hatta saçma görünecektir. Hakikat merakı taşıyanlarca mazur görülüp anlaşılacağım düşüncesi ise beni teselli ediyor. Biliyorum ki hissedeceklerdir anlattıklarımı. En azından doktor, (bu sessizliğiniz iyiye alamet değil bu arada) trenin sesinde bir harmoni olduğu düşüncesinin saygıya değer bir düşünce olduğunu kabul edeceklerdir. Demir sesi, kuzum demir sesinden harmoni nasıl olur. Petrol kokan kaba demir yığınından çıkan bir sesle müzik nasıl bir araya gelir. Doktocuğum ben trenler rüya görür demiyorum ki. Sadece seslerinde melodi olduğunu kişisel tecrübelerime dayanarak iddia ediyorum. Kaldı ki rüya görmediklerini bile iddia edemezsiniz. Çünkü gözlem yapma olanağımız yoktur ve bilimin konusu içinde yer alamaz böyle bir sorunsal. Dolayısıyla “trenler rüya görür” gibi bir önerme ispat edilemeyeceği için iddia edilebilir. Aksi ispat edilene kadar da iddia sahibi tıpkı “trenler rüya görmez” diyen bir iddia sahibi kadar saygıdeğerdir. Sizin sorununuz “trenler rüya görmez” iddiasına inanmanızdır doktor. Bilim ahlakı açısından eleştirilebilir buluyorum sizi bu akşam. … Tamam doktor, sustum.

No comments: