Friday, December 21, 2007

KORSANLAR Kİ HER BİRİ RUHUN ISLAH EDİLMEMİŞ HARİTALARIDIR

M.S. (Mandalinalardan Sonra) bile uzun süre, korsanlar kötü adamlar değildi doktor. Misak-ı milli sınırları dışında acaip manyak harita kahramanlarıydı onlar. Akdeniz maviden laciverde dönüşen kolları ve kılıcı, pala bıyıkları olan bir gravürdü benim için. Her şey öyle kalsaydı mesele çıkmayacaktı ama olmadı, büyüdüm ve öğrenmekten vazgeçmedim. Ya büyümeyeydim ya da öğrenmeseydim hayat Arşipel’in kıyılarında mavi bir rüya olarak kalabilirdi. Şimdi büyüdüm ama ruhumun kıyılarında zaman zaman dibe doğru gidiyorum. Öğrendim ama inanmıyorum.

İlkokul 4. sınıfa kadar, ben ne denizi bilirdim ne de korsanları doktor. Kemalettin Tuğcu’nun korkunçsefaletmanzaralıiyilikperiliyetimçocuklarıkötülükabideleri’nin tarassutu altında neredeyse kendimi topluma adamak üzereydim ki korsanları keşfettim. Benim ikokul 4. sınıf karnemi öğretmenimden başka kimse görmemiştir doktor. Çünkü sene sonunda karnemi öğretmenim Hasan Kaplan’dan alıp sırtımı döndüğümde yırtmıştım. Ve üstüne okkalı bir tokat gelmişti Hasan öğretmenden. Sağlık olsun. Okul denen o korkunç kuruma karşı isyan duygularımı besleyen de korsanlar olmalı. Ondan sonra ikiye ayrıldım: Birinci ben, kendimle olan ben, bildiğini yapan. İkinci ben toplumsal imajımı koruyan varlığımı sağlıklı devam ettirmemi sağlayan vicdan ben. Atatürk ilke ve inkılâpları çerçevesinde ruhunun tanzim edildiğini edebiyat dersi kompozisyonlarında tescil eden, biraz daha çalışsa bir öğrenciydim.

Korsanlarla ilgili okuduğum ilk kitap “Akdeniz Bizimdi” adlı bir kitaptı. Muhterem Ertuğrul Düzdağ Hoca’nın Barbaros Hayrettin Paşa’nın “Gazavat-ı Hayrettin Paşa”sından sadeleştirdiği bir kitap. Daha sonra “Gazavat-ı Hayrettin Paşa” adıyla basıldı. Benim için deniz idrak edilmemiş bir masal kahramanıydı ve korsanlar yeryüzündeki saygıya değer tek kahramanlardı. Barbaros’un Cerbe adasına yedeğinde kalyonlarla girişiydi, korsanlık. Düşünüyorum da aynı düşünceleri taşıyor olsam bugün topluma zararlı bir insan olurdum, doktor. Şimdi faydalı olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Doktor moralimi bozma. Dinle beni, ve beni onayla. İşini sana ben mi öğreteceğim. Sonra Aptullah Ziya Kozanoğlunun “Türk Korsanları”, Hakikarnas Balıkçısı’nın “Turgut Reis”, “Uluç Reis” ve diğer korsan hikâyelerini okudum. Korsanlarla ilgili okuma kariyerimi ortaokulda bitirdiğimde kitaplarla korsanların dünyasını birbirinden ayırt edebilecek zihinsel olgunluğa ulaştığım için kendimi şanslı hissediyorum. Yoksa yakınımdaki en büyük su birikintisi olan Karakaya Barajında korsanlığa kalkışabilirdim. Tabi bu zihinsel kemale ermek dışında, değişik alanlarda fazla okumanın getirdiği eyleme geçmekten çok hayal kurma eğilimimin gelişmesini de eklemeliyim. Bir de bazı eyleme geçme çabalarımın hüsranla neticelenmesi vardır ki bahsetmek bile beni çok incitir. Özellikle uçma girişimim hayatımda eylem ve hayal çizgisini ayırmama neden olmuştur.

Bence, doktor, korsanlar benim gibi Misak-ı Milli sınırlarının hapsediciliğinde büyümüş biri için somut değil rüyalar âlemine ait fenomenlerdir. Açıkçası bence korsanlar haritadır. Yani ben okurken onları, hep bilmediğim topraklarda ve sularda dolaşırlardı. Malta, Rodos, Girit, Cerbe, Cezayir, Susat, Tunus, Oran, cayır cayır yanan İspanya sahilleri, Yunan adaları bunların hiçbiri benim yaşadığım toprakların sınırı içinde değildi. Romanları haritalardan okumanın getirdiği bir yanılgıdır belki de. İnsan romanı haritadan okur mu? Bir elimde kitap bir yanımda Atlas; bir süre sonra bu adaları esaretten kurtarmak düşüncesine kapıldığımı söylesem garip kaçar mı? Yani bana kalırsa, o topraklar bizim haritamıza dâhil değilse esaret altında olmalı idiler ve kurtarılmalıydılar. (Sizce karanlık gecelerde bir gemi reisi olarak leventlerimin başında Rodos’a, Malta’ya ki Turgut Reisi orda şehit bıraktık, kaç sefer yapmışımdır rüyamda!)

Kalitalar, firkateynler, kalyonlar, kırlangıçlar, karavelalar, perkendeler, kadırgalar, çektiriler şekillerini benim çizdiğim envai gemilerdi ve her biri bir olaydı benim için. Korsanlar çeşit çeşitti ve ben hepsini mazur görürdüm. Gazavat-ı Hayrettin’de korsanlar dindar ve ila-yı kelimetullaha adanmış birer mücahit, Aptullah Ziya Kozanoğlunun korsanları rakı şarap içer ve çakırkeyif babacan adamlardı ve korkunç savaşçılardı. Yazarına göre aynı kişiyi değişik dünya görüşlerine sahip insanlar olarak okudum. Dolayısıyla bir korsan her zaman birden fazla kişidir benim için. Ama ortak noktalarından biri Engizisyon mahkemelerinde yakılan Müslüman ve Yahudileri İspanyadan kurtarmaları vardır ki her zaman rikkatime dokunur ve beni duygusal olarak etkilerlerdi.

Aslında şimdiki büyümüş halime o kadar kızıyorum ki doktor bilemezsin. Belki senin yanına uğramamın sebebi büyümek hastalığıdır. Misal: Korsanlarla ilgili bilgilerim ben büyüyünce çoğaldılar. Ve bilgi denen zalim ve acımasız yığınla karşılaştıkça aslında korsanlarla ilgili ne kadar az bilgi sahibi olduğumu ve okuduklarımın çoğunun uydurma olduğunu öğrendim. O kadar az kaynak var ki korsanlarla ilgili. Cumhuriyetin uluslaşma çılgınlığının kurbanı olmuşum bir açıdan. Aslında bu durumu kabul edip bilimin sağlıklı dünyasında kalsam mesele çıkmayacak ama gel gör ki doktor, yapamıyorum. Biliyorum ama yine de korsanlar ruhumu yoldan çıkarak haritalar olarak duruyor buramda, iman tahtamın altında. Hala rüyalarımda baştardalar, kalyonlar çektiriler görüyorum. Akşamın kızıllığında Cebe limanına giriyorum pala bıyıklarımla ve kanlı gözlerimle. Acımasızca ticaret gemilerine saldırdığım oluyor doktor. Malta’ya sefere çıkmışım görüyorum kendimi. Bazen uzun bir zaman geçiyor gemisiz rüyalarsız. Ama sonra aniden bir gece yarısı uyanıyorum bir kalitanın güvertesinde. Ciddi ciddi toplumsal sorumluluklarımı yerine getirirken pencereden atlayıp kaçasım ve palası ağzında iplerle düşman gemisine atlayan bir levent olarak İstanbul’un bütün kirli ve düzensiz binalarını yıkmak istiyorum. Biliyorsun geçen yaz Cerbe adasına bile gittim. Dolaştım boş suratlı orta sınıf Fransız turistlerin arasında ve pis kokan sahilinde. İğrenç bir turist adasına dönmesi bile benim zihnimdeki Cerbe adasına zarar vermiyor. 21. yüzyıldayız doktor, biliyorum. Benim okuduğum korsanlar, yalandı, olsa olsa ruhumun ıslah edilmemiş haritalarıydılar. Hakikati biliyorum şimdi doktor ama bir halta yaramıyor. Kendimi korsanca duygulardan alamıyorum. Yok, yok iyiyim, bişeyim yok. Her zaman böyle değilim doktor, zaman zaman dedim ya.

2 comments:

Talha Durmuş said...
This comment has been removed by the author.
Anonymous said...

bir korsan düşünün ki muhterem yazar, tüm çılgınlıklara hazır, korkusuz, serseri ama bir limana demirli yüreğinden..dahası ayaklarına giyeceği bir çift terliğin ayağındaki kemiklerinin üstünde kir bırakacağından korkuyor..bu nasıl bir korsandır tarif eder misiniz? yalnız bir dipnot: bu korsan çok 'zeki bir şey' dir zira başarılı bir 'korsan ruhlu' vardır yanında..!