Thursday, June 28, 2007

Bir Dosta Söylenmemiş, Bilindiğini Bildiğim, ama Kelimenin Kifayetsizliği Kavşağında Kalpten Çıkması Gereken Birkaç Kelam

Yeryüzünde yaşamak için ne kadar sebep bulunabilir bilmiyorum ama varlığın hep böyle bir sebep oldu. Yalnız olmadığımı bildim seninle. Kendimle özdeşleştirdiğimden değil; başka, ama varlığı iyi bir şey olan biri. Varsan burada olmak garip değil. Bütün çılgınlıklara mülayim bir gülümsemeyle bakabilirim, çünkü çılgınlığın çılgınlık olduğunu bilirsin. Ben çöl güneşinde yandığımda sen de yanıyorsan ve çöl gecesinde üşüdüğümde sen de üşüyorsan; ölüm kuyruklu bir yıldız(özlemle bakmanın anlamı yok nasılsa çarpışacağız bir gün) ve yaşamak, senin aynana şavkı vurduktan sonra, şenlikli bir berberi şarkısıdır.

Ellerim

Ellerimi nereye koyayım bilmiyorum
Sesim çıkmıyor
Suları kirleten bir gül geçti yanımdan
Çürüyor sessiz bakışlarım
Çıkan her kelime bir kan pıhtısı
Ağzımdan üstünüze bulaşıyor
Özür dilerim

Monday, June 25, 2007

YOL

Yol bir çıkış mıdır? Kendini de götürürsen heveslenme! Fakat yine de kendini gezdirmek iyi bir şey olabilir. Değilmi ki yanlışın ne olduğunu bilmiyorsun. Doğru dediklerinin yanlış olup olmadığını bilmedikten sonra, bütün huysuz keçilere saygı gösterebilirsin..

ÜÇÜNCÜ HALİN İMKÂNSIZLIĞI

Size neden ıspanak pişirmeliyim ki
Akan suda iki defa yıkanamadıktan sonra
Doğmuşumöleceğimvegüneş
Bir şey olmamış gibi ısıtacak benden sonra

Kıyametim kopmuş,
Balık pazarında hamsiler, lüferler
Roka, limon, soğan
İnanılası hangi yalan kalmış?

Vazgeçtim rokada, lüferden
Yaşamaktan geçtim ama
Kendimle kol kola yağmurda yürüyememek,
Ve kızdığımda kendimi
Gözü yaşlı geride bırakamamak
Asıl bu koyuyor adama…

Monday, June 11, 2007

Bakındı Hele Yaptığınıza!

Medeniyeti hazmedemeyen bir topluluktan bahsedilecekse Şarkın iflah olmaz toplulukları örnek olarak verilebilir. Şanlı Amerikan ordularının asrın diktatörünü devirmesinden sonra Irak’ta dikmeye çalıştığı demokrasi fidanının en önemli kollarından biri olan basın ve fikir özgürlüğü bugün ehemmiyetli bir meseledir. Demokrasinin en büyük nimet olduğunun anlaşılabilmesi için şanlı Amerikan ordusunu seferber etmemiz herhalde bu konuya verdiğimiz ehemmiyeti ortaya koymaktadır. Lakin bugün bütün çabalara rağmen Irakta basın ve fikir özgürlüğü tehdit altındadır. Bunu, siz doğuluların atıl zihniyet kodlarıyla izah etmek mümkün görünse bile müşfik ve adil ordumuzun bulunduğu bir yerde, üstelik kutsal misyonunun demokrasi olarak bilindiği ve kabul edildiği bir durumda başka sebepleri de irdelemek gerekmektedir. Bunlardan birincisi komşu ülkelerdeki melez demokrasimsiliklerin yetersizliklerinin farkında olmayıp mevcut geçici olağanüstü durumu suiistimal etmeleridir. Biri Türkiye, diğerleri bir takım körfez ülkeleri olan bu tarihsiz(hadi zayıf tarih şuuruna sahip) modernleşme tecrübeleri, yüksek insanlık ideali peşindeki Amerikan medeniyetinin çabalarının akamete uğraması için içten içe çaba göstermektedirler. Özellikle Katar merkezli El-Cezire’nin yayınları neredeyse yaptıklarımızın cinayet ve yıkımdan başka bir şey olmadığını ileri sürebilecek kadar cüretkâr içeriktedir. Neyse ki El-Cezire’nin Iraktaki basın faaliyetlerine nihayet verildi de Irak’ta gerçeklerin insanlığa duyurulması mevzu-u kirlilikten kısmen azad edildi. Fakat bunun yetmediği ortadadır. Nitekim El-Cezire uydudan Amerikanca yayına başlamış olup mezelletlerine ana dilimizde devam etmektedir. Bu çaba açıktan medeniyet düşmanlığının ideolojik bir veçheye döküldüğünü göstermektedir ki hükümetimizin acilen mes’eleye müdahalesi gerekmektedir. Basın yayın yoluyla modern medeniyeti tezyif ve tahkir suçunun bir cezası olmak gerekmez mi sorarım? Üstelik üj-bej Arap’ın bu suçu Franka Lingua olan Amerikanca’da irtikâp etmeleri izan ve insaf sınırlarını zorlamaktadır. Bir diğer örnek Türkiye’de çekilmiş “Kurtlar Vadisi Irak” filmidir. Kamuoyunda Amerikan imajını yerle bir eden ve asil askeriyemizi olmadık suçlamalarla istinkâf eden bu film medeniyetin kapitalist mükemmelliğinin nadide bir üretimi olmasına rağmen Amerikalıları dilhun eden bir filimdir. Bizden transfer ettiğiniz sinema san’atını bu şekilde kullanmanızı haşyetle ve de teessüfle izliyoruz. Sinemayı en çok iptidai kültürünüzün âleme faş edilmesi için kullanmanız gerekirken kalkıp Amerikan değerlerine saldırmak için kullanmanız itidalle karşılanabilecek bir şey değildir. Hele hele “San’at işte kardeşim, niye bu kadar alınıyorsunuz!” gibi bahanelere sığınmanız geçerli bir izah değildir vesselam. Bu veçhesiyle basın ve fikir özgürlüğü yeni tanımlamalara açılmalıdır nitekim. Aksi takdirde medeniyetin nimetlerini bütün akvam-ı beşer olarak kaybetme tehlikesi içerisinde olacağız. Biz olmasak primitif bir şekilde solucanlar gibi kıvranmaya devam edecektiniz. Kurduğumuz bu mükemmeliyeti berhava etmenize müsaade etmeyeceğiz tabiî ki. Yeni müeyyideler ve fetihler yoldadır. Vaziyet bu haldeyken Irak’tan askerleri çekmemiz gerektiği gibi izandan uzak efkâra itibar etmemiz mümkün müdür?

Ilıman sularda yüzen Şarkın çocuklarına!

Ilıman sularda yüzen Şarkın çocuklarına:
Sizinle anlaşabileceğimizi biliyoruz. Siz konuşmak istiyorsunuz. Bu medeni dünyaya dâhil olma isteğinizin bir göstergesi ve ehlileştirilebileceğinizin bir işareti. Seviniyoruz ve enerjimizin bir kısmını size yöneltiyoruz. Sizi olduğunuz gibi kabul etmek eğiliminde olan bazı liberalizm teorisyenlerinin tozpembe cümleleriyle algılamamızın mümkün olmadığını belirtmeliyim. Biraz sağınızın solunuzun düzeltilmesi, kaşlarınızın inceltilmesi (ama gerçekten kaşlarınız çok kalın!) cümlelerinizin tevile açık hale getirilmesi gerekiyor. Size güvenemiyoruz: Zira ruhlarınızdaki derin hesapların nesillere bölüştürülmüş olduğunu görüyoruz. O kadar derin bir hesabın içindesiniz ki siz bile farkında değilsiniz. Neticede Şarklısınız ve ruhlarınızın medeniyetin emsalsiz nimetlerinden istifade etmesi gayri kabil. Hesaplarınızın temelinde bize nüfuz etmek ve ıslah etmek olduğu malumumuzdur. Lakin biz önümüzdeki meselelere bakalım. Genişledikçe şahıslar üzerindeki hâkimiyetiniz azalıyor. Sizinle konuşuyoruz ve konuşma imkânımız artıyor. Vatansever evlatlarımız memleketinizdeki vazifelerinin içine sizi de aldılar. Kurumlarınızda yetiştirdiğiniz kompleksli ve “yaralı bilinç”lerin beyni üzerinde çalışmaktalar. En derin yaranız İslam’ın yanlış algılanması olduğundan, bu “özgür!” ve “bireyleşmiş!” çocuklarınız vatanseverlerimizle konuşmaya pek meraklılar. Biz de konuşmalarını istiyoruz. Yetiştirmeye çalıştığınız nesillere katkımızı inkâr edemezsiniz. İslam’da bir reform sürecinin olmayacağı ortada. Lakin bir reform varmış olmuş gibi davranmayı seven bir nesle katkımız olduğunu görüyorsunuz ve göreceksiniz. Dillerinin gelişmesine katkıda bulunuyoruz. Yumurta küfenizde civcivlerinizi ısıtıyoruz. Yakında renkli civcivlerin(m)iz olacak.
Onlar da medeniyetin nimetlerinden istifade etmek istiyorlar. Renklerin hepsini üzerlerinde taşımak istiyorlar. Bunları sevecenlikle karşılamak zorunda kaldıkça-çünkü onlar sizin çocuklarınız- keskin taraflarınız törpülenecek. Kentli olmaya başlayacaksınız. Kentli olduğunuz vakit dünyayı daha derin ve karmaşık hesaplarla ve de kararsız algılamaya başlayacaksınız. Bu çürümenin başlangıcı olacak. Bütün sosyal teorilerimiz bu sürecin sonunu bize bir matematik işlemi gibi vermektedir. Bu işlemin sonucunun medenileşme değil yıkım olduğunu da müsaadenizle ben söyleyeyim: Oyunun kurallarını siz değil biz koyuyoruz ve bu oyunu çok oynadık.
Efendim! Ne dediniz? Allah’ın da bir hesabı mı var? Benim bildiğim Newton’dan bu yana parmağını kımıldattığını gören yok!
Bu sözlerim ne anlama geliyor: Fikirlerini gizlemeden ve kartlarını açıkça ortaya koyan ve yenilmez bir medeniyete mensup demokrat ve liberal ve teyakkuzda bir Garp rasyonalitesi. Bilmem anlatabiliyor muyum?