Tuesday, January 29, 2008

Ne kadar çok kelimeye dökülecek taraflarım var, yokladıkça görüyorum içimdeki trenin çığlıklarını. Susuyorum ya kelimeleri bitmiş çocuklar gibi, kendime kıyamıyorum, geceleri kalkıp başımı okşuyorum. Üzülüyorum kendime velhasıl. Kendine mukayyet olmalı insan.

Wednesday, January 16, 2008

Yerçekimini Keşfetmek Bir Yenilgi Değildir Netekim

Uçmak teknik olarak insan için mümkün olmadığından olsa gerektir ki insan hep uçmayı hayal eder. M.S. dünyayı tanıma ve keşfetme aşamasının neresinde olduğumu pek hatırlamıyorum lakin okulla tanıştığım kesin. Zira ilk uçma deneyimimi gerçekleştirmem oldukça teknik karmaşıklıklar ihtiva eden bir tecrübedir ve de sükûtu hayalle neticelenmiştir. Sükûtu hayal derken tabi yine teknik açıdan yoksa deneyimimin gerçek amacına ulaşmadığını kimse iddia edemez. Üstelik yerçekimini keşfetmenin tecrübî bir şekli olduğundan gayetle ehemmiyetli bir hadisedir.

Muhtemelen ünite dergilerinde planörle uçan bir insan resmi veya Hezarfen Ahmet Çelebinin bir resmini görmüş olmalıyım diye tahmin ediyorum. Ve ilkokulun kesinlikle birinci sınıfının ya ikinci ya da üçüncü senesi olmalı. Ah doktor benim eğitim hayatım biraz karışıktır. Evet, evet ilkokul birinci sınıfını üç sene, yani üç defa okudum. Neye gülümsedin doktor? Bunu daha önce söylemeliydiniz. Neyse öğrendiniz artık. Ne diyordum. Evet, bir resim görmüş olmalıyım. Ama hangisi olmuş olmalı diye sorarsan Hezarfeni görmüş olmayı isterdim. Neticede uçma teşebbüsümün teknik ayrıntılarında beni havada tutacak bir araca ihtiyaç duyduğum fikrini taşımışsam bu kuşlara bakarak olmamıştır. Zira kuşlarla insanın ayrı varlıklar olduğu bilgine vakıf olduğumdan önceden onlar gibi uçmaya girişmemem de tamamen sağlıklı bir ortamda hayata başladığımı gösteren önemli işaretlerden.

Naylon parçalarını, üçgen halinde birbirine raptettiğim çıtalara çivileyip uçuş aracımı hazırlamıştım. Tek katlı kerpiç evin çatısına çıktıktan sonra, çatının ortasında durup ileriye doğru baktığımı hatırlıyorum. Uzaklarda gözle görülmeyen ama üç-beş kilometre uzaktaki anneannemlere doğru gitmeye karar vermiştim. Başımın üzerinde tuttuğum insanlık tecrübesinin sıfır noktasındaki keşif aracımla (henüz bir isim bulamadığımdan böyle uzun bir tabir kullanıyorum.) havalandıktan sonra bizim evin üzerinde bir tur atarak anneannemlere doğru süzülecektim. Ve bu sahneyi hala hatırlıyorum, çünkü o kadar canlı bir şekilde hayal etmiştim ki ve uçacağımdan o kadar emindim ki uçmadan uçmanın lezzetini yaşamıştım. Kalbimde bir tek şüphe kırıntısı yoktu. İçimden “acaba” nın zerresi yoktu.

Kısa süren bu hayal durağından sonra çatının üzerinde koşarak kendimi boşluğa bıraktığımı hatırlıyorum. Bundan sonrası üzerine gerçekten de çok net şeyler hatırlamıyorum. Yani duygu düşünce ve hayal geçişindeki hızdan dolayı hafızamda kalıcı tek bir nokta var. Belime kadar yumuşak inek dışkısının içindeydim. Tabi o durumda inek bokunun şefkatini fark edecek kadar olgun düşünceler taşıyamazdım doktor, mazur gör beni. Havada atacağım turun hayali zihnimde o kadar güçlüydü ki, inanamıyordum. O hayal kırıklığının ne kadar şiddetli olabileceğini şimdi fark edebiliyorum. Çünkü bunu ancak belli bir yaşatan sonra söze dökmeyi başarabildim. Düşüş sonrası gerçekten çok bulanık. Yeni teşebbüslerde bulunmuş olmuş olmalıyım diye düşünüyorum ama hatırlamıyorum. Belki onlar da aynı akıbete uğramıştır. Dolayısıyla zihnim ancak birincisinin şokundan sonrasını karanlıklara gömmüştür. Başarısızlığın utancını taşımak zordur tabii. Tabi en önemli meselelerden biri yerçekimini tecrübeyle öğrenmiş olmamdır. Elma ağacı altında bekleyene kadar çatıdan atlamak bana hep orijinal gelmiştir. Bu keşfin bir dünya başarısına dönüşmemiş olmasının sebebi bence Newton’dan üç yüz sene sonra dünyaya gelmem değil kesinlikle atlayış sonrasındaki hayal kırıklığı olmalıdır.

Bu uçma deneyiminin meyvelerini hala yediğimi söyleyebilirim. Doktor eminim hoşunuza gidecektir bunu öğrenmek, ve bilgece bir gülümseme dudağınıza oturup size kendinizi zeki hissettirecektir. Zira ben ruyamda sık sık uçarım. Hem de herhangi bir araca ihtiyaç duymadan. Bazen kuş gibi süzülerek ve gayet yükseklerde bazen dik durarak gökyüzünde dolaşırım. Bunu psyche’min uçma deneyiminin şokunu atlatma becerisi olarak tanımlamak mümkündür kanımca. Fakat doktorcuğum o kadar memnun ve mutlu bir adam olarak uçuyorum ki. Yani aslında uçan ben miyim yoksa uçan bir adam mı oluyorum oldukça karışık ama bir o kadar da güzel bişey. Şayet uçan bensem… Efendim… Tamam doktor bu konuya girmeyecektim, doğru.