Wednesday, November 07, 2007

İKTİDAR EĞİTİM VE SINAVLAR ÜZERİNE BİR DENEME İÇİN ÖN ÇALIŞMA NOTLARI

Eğitimci, düşünceli Mehmet Ağpak Beyefendi'ye...

Bu yazı öğrenci psikolojisiyle yazılmıştır.
İlk cümle herşeyi ifşa ediyor olmanın erdemini de için de barındırmaktadır.
İkinci cümle savunma mekanizmasının gücünü ve önceliğini açığa çıkarmaktadır.
Not: Bu yazı akademik bir formatta yazılmaktadır; dolayısıyla mevzuun meşruiyet zemini tartışmaya açık değildir.
Genel çerçeve
Bireyin biricikliği ve toplumun ruh standardına uydurulma çabası karşısındaki direnci, toplumsal sistemlerin en büyük sorunudur. Özellikle günümüzün modern, kapitalist, küresel vs. yapısında.(bkz. George Orwel, 1984, s.83) Çünkü bugünkü sistem, hem bireyden sistemin istediği tüketen toplumsal yaratığı olmasını hem de algıladığı gerçekliğin tanrısı olarak bireyselliğini yaşaması gerektiğini dayatmaktadır. Algılanacak gerçeklik düzeyi ise paket olarak sunulmaktadır. Eğitim sistemi ise bunun en etkin aracıdır.Sınavlar da bireyin adaptasyon sürecindeki en önemli kıstastır. Şimdilik konumuz eğitim sistemi ve meydan savaşları şeklinde tezahür eden sınavların mevcudiyeti, işlevi ve iktidar ilişkisi bağlamında seyredecektir.
Sorun
İnsanın toplumsal bir yaratık olduğu gerçeğinin; beşeri sistemler tarafından insanın şekillendirilen, sınırlandırılan toplumsal yaratığa dönüştürülmesi ve bünün da sürekli yüceltilen eğitim sistemi tarafından yapılması temel sorundur. Bugün toplumların yönetilmesi ve yönlendirilmesi varsayılan bir iktidar dağılım hiyerarşisinde sürdürülmekte ve yüceltilen bireysellik tamamen edilgen olmayı gerektiren bir muhtevada ele alınmaktadır. Demokrasi, hür dünya, düşünce serbestiyeti gibi kavramlar tam anlamıyla yönetenlerin iktidarlarını sağlamlaştırmaları için araç haline dönüşmüştür.(bkz. Öğretmenlik Mesleğine Giriş, ‘Eğitim ve Demokrasi’ bölümü ) Eğitim bir iktidar aracı olarak bireyin merkezde olduğu bir hür dünya tasavvuru geliştirmek ve bilgiyle bireyin özgürleştiği gibi iddialarla iktidarı meşrulaştırmakta ve bireyin hiyerarşik yapıdaki rolünü pekiştirmeyi amaçlamaktadır.Mesela; eğitimin en önemli işlevlerinden biri bireyin toplumsallaşmasını sağlamaktır. Tomlumsallaştırma işini üstlenen eğitim bütü bir yönetim sisteminin arzuları ve iktidar mantığının dışında bir iş yapmayacağından, toplumsallaştırmadan kasıt bireyin önceden tasarlanmış bir kişilik kabına sokulması anlamına gelmektedir. Modern anlamda devlet kurumu uluslararası düzen, kapitalist ekonomi çerçevesinde şekillenen bir zihniyet dünyasına dayandığından bahsedilen toplumsallama, mevcut düzenin işlerliğini devam ettirmeyi de içermektedir.(Ru, Modernite ve Ardında Yatan Öteki, Silüet sayı 1, s.5) Dolayısıyla sorunsalımızın temeli bireyin toplumsallaştırılmasıyla civciv üretimi arasındaki farkın irdelenmesine indirgenmiştir.
Ana Tema Üzerine Çeşitlemeler
a)Birey civciv ilişkisi
1. Böyle bir ilişki kurmak etikmidir?
Meselenin etik boyutu iktidarla kurulan ilşki bağlamında ikitidarı paylaşıyor olma yanılsamasıyla ilişkilidir ve de tartışmaya açıktır. Bu konuda genel olarak iki görüş vardır: Evet böyle bir ilişki kurmak etiktir, hayır etik değildir diyenler. Birinci görüşü savunanlar, böyle bir ilişki kurulabiliyorsa tabiki etiktir diyerek işin içinden sıyrılmakta, hayır etik teğildir diyenler, böyle bir ilişki kurmanın mümkün olmadığına inandıkları için etik değildir, demektedirler.(Tartışmalar için bkz. Türk Ansilopedisi, 8. Cilt)
2. Böyle bir ilişki kurmak mümkünmüdür?
Bkz. Üstteki madde.
b)Civciv üretiminin esasları
Öncelikle yumurtalar kuluçka makinelerinde belli bir sıcaklıkta 21 gün bekletilir. Kuluçka makineleri civcivlerin yumurtada oluşmasını ve dış etkilerden korunmalarına sağlar. Civcivler yumurtadan çıktıktan sonra kümeslerde yine sıcak ortam, yem imkanı hazırlanır. Ama yine de fireler olur her zaman. Civcivlerin bir kısmı dış dünya (yani kümes) şartlarına ayak uyduramayıp ölür. Bu doğal karşılanır. Önemli olan hayatta kalanlarlardır. Kalanlar etinden ve yumurtasından istifade edilmek üzere hayata emin adımlarla atılırlar.
c) Toplumsallaşma, toplum, iktidar
İnsan yavrusu dünyaya gözlerini açtığında önce merakla etrafına bakar ve telaşlı kalabalıktan ürküp ağlamaya başlar. (Bazı araştırmacılar ağlamanın sebebinin yavrunun doğduğu sosyo-ekonomik durum olduğunu saptamışlardır.) Konuşmaya başladığında ise korkunç sorular sorar ve çevresindekileri bunaltır. Bir süre sonra etrafında olanlara alışanlar insanlık adına fire toplum adına kazanımlardır.(Belkide civcivden farkı budur.) Toplum adına fire insanlık adına kazanım olanlar ise gerekli şartları bulamayacaklarından genellikle takiye yapar ve ortalama bir yaşantı grafiği tutturur ama yine de devlet istatistiklerinde yerlerini alırlar.(Oğuz Atay, Tutunamayanlar,s. 635) Bu çerçevede toplumsallaşmanın temel unsurları; çevredeki düşmanlar, vatanın birlik ve bütünlüğü(tıpkı cicivlerde olduğu gibi), en hakiki mürşidin ilim olduğu ve Türklerin mutlu olduğudur.(Nutuk, Biryerlerde geçiyordur, bkz) Bu noktada durup civciv üretimiyle, toplumsallaşma arasındaki en önemli fark olan sınav konusuna bakmakta fayda vardır.
Sınav nedir?
Sınavların kökenine dair yapılan araştırmalar ilk sınavın ne zaman yapıldığı üzerine ihtilaflı fikirler beyan etseler de, dini düşünceye göre ilk sınav Adem peygambere Tanrı tarafından yapılmıştır. Fekat bilimsel düşünüş gereği metafizik eğilimlere yer vermek büyük bir günah olacağında ilk sınavın antik Yunan’da yapıldığını ileri sürmek, gerçekten olmasa da, yerinde bir hareket gibi görünmektedir.
Sınavın ne olduğu sorusu ise ihtilafa yer vermeyecek kadar açık bir şekilde cevaplanmıştır.Öğreticilerin iktidarın hiyerarşik yapısında edindikleri konumun gereği olarak sınavlar öncelikli olarak bir hükmetme aracıdırlar. İkinci olarak öğrenenin, iktidarın mutlak yapısına karşı olabilecek muhalif düşüncelerinin budanması için kullanılan bir adaptasyon ölçütüdür. Ve sınavlar nihayetinde öğrencinin hep kaybettiği meydan savaşlarıdırlar. (bkz. Borges, Alçaklığın Evrensel Tarihi)
Sınavların İşlevi
Bilinmelidirki sınavlar ne bildiğimizi değil, ne bilmeniz gerektiğine yöneliktirler. Amaç istenilen şeyin yapılıp yapılmadığıdır. Yani kişi, iktidarın standart ruh düzeyine çekilmiş midir? Yoksa insanoğlu kendisine anlamlı gelen dünyada anlamlı bir varlık olduğuna inanıyorsa bilmediği birşey yoktur ve öğrenmek zaten hatırlamaktır.(Sokrat’ı hatırlayın) Dolayısıyla sınavlar, mevcut iktidar mantığına göre üretilen vasıflı ve vasıfsız amelelerin kalite kontrolünü yapmak için kullanılmaktadırlar. Yoksa öğrenci, kitapları ezberleyerek herhangi bir beceri sahibi olamaz. Birşeyler bilen (hatırlayan) bir kişi sistem için önemli değil; sistemin işleyişine adapte olan uyumlu ve itaatkar kişiler önemlidir. Çünkü hiçbir sistem fiziğin, edebiyatın, felsefenin, matematiğin öncelikli olarak iyi bilinmesiyle ayakta durmaz. Tam tersine, çevresinde olup bitenlere hayret etmeyen sadık kullar aracılığıyla ayakta durur.(Dostoyevski, Yer Altından Notlar)
Çözüm ve Sonuç
Durumun bu vehameti karşısında ne yapmalı? Bu farkındalığın sarhoşluğu içinde cuş-u huruşa gelerek lüzumsuz heyecanlara kapılmayın. Hemen sınavlarınızı geçin ve acilen iktidar hiyerarşisindeki yerinizi alın ve hükmetmeye başlayın. Çünkü, bir sistemde yaşayıp az veya çok o sisteme hizmet etmeyen bir düşünce kırıntısı yoktur. Bütün bu yazılanlardan iktidarın kötü olduğu, eğitimin kişiyi aşağıladığı, sınavlarınbeyninizi kötürümleştirdiğini çıkarsıyor ve bunlarla mücadele etmek neticesini çıkarıyorsanız, iktidarın lüzumsuz haşeratı yok etmek programına alınırsınız ve iktidara güç sağlamış olursunuz. Uyumlu olun, itaat edin ve memleket kurtarma sevdasına kapılanların akıbetini unutmayın. (Hatırlayın, 68 kuşağı, 27 Mayıs, 12 Mart, 70’li yıllar, falan) Sistem ne olacak diyorsanız, sistem birgün yıkılır kendi kendine.Yoksa kadere inanmıyormusunuz?

1 comment:

Anonymous said...
This comment has been removed by a blog administrator.